Parmaklıklar ardında sevda başkadır. "Gözden ırak olan gönülden de ıraktır." sözü parmaklıklar ardı için geçerli değildir zira hapislik hayatı sevdanın yanan ateşinin altına bir kaç odun daha atar, daha da harlanır duygular. Bu söz dışarıda, hayatın içinde olanlar içindir.. Unutmak ve ondan ümidi kesmek dışarıdaki için kolaydır oysa ki duvarlar arasında sıkışmış olan için, nefes almak sevdiğinden gelecek olan bir kaç satırdan ibarettir.
Unutulduğunu duymak, emanetinin, ellerin avuçlarında ziyan olmasını görmek parmaklıklardan daha hapsedici daha zalimdir...
Parmaklıklar her zaman görünür değildir. Sevdiğinin ördüğü duvarlar bazen yeter hapsolmaya... O saatten sonra ne Taksim meydanının kalabalığı ne de Kız Kulesi kâr etmez nefes almaya çalışmaya. Dalgalar yüreğine yüreğine vurur insanın. Kaçışı yoktur bu zindanın, kara sevda... Elleri açıp semâya "Ya RABB senden başka yardımcım yok dağınıklığımı sana şikayet ederim, sen bana sabır ver." demekten başka çare mi vardır..?
Belki o duvarlar örenin gözyaşlarıyla olmuştur.. Belki istemeden örülmüş belki de yıkılmaya yakındır...